Denge

Print


Meditatif Dans düşüncenin hareketle, bedenin güç ve hafızayla buluştuğu yerdeki 'Denge'yi arar. Zekanın duyguyla uyumundan oluşan harmoninin peşindedir. Tüm dünyalarımızın zenginliğini sürekli üzerimizde taşımamızı ve her davranışımızın güç kaynağını görmemizi sağlar.

Meditatif dans vücut, duygu, zeka, istek ve ruh arasındaki ilişki üzerinde yol alır. Beynimizin zincirleme çalışan yarısı ve sezgisel çalışan yarısı arasındaki ilişki üzerine odaklanır.

 

 

Oluşumumuzun tüm bu birleşenleri her gün çalışmaktadır. Birlikte uyumla çalışmaları için tasarlanmışlardır.

 

Ne var ki aralarındaki uyumu kaybetmiş durumdayız.

Nasıl böyle oldu?  

 

Zekanın batısı, istek ve zincirleme çalışma ile duygu, vücut ruhu ve sezgisel çalışma üzerine yapılan çalışmalar bize büyük bir dengesizlik durumunun varlığını gösterdi. Bu dengesizliğin bize olan yansıması rahatsızlık şeklinde olabilir, daha da kötüsü işlemez hale gelebiliriz. Meditatif dans kaybettiğimiz dengemizi vücut çalışması, meditasyon, nefes egzersizleri, yaratıcı katılımlar gibi çalışmaların kombinasyonuyla tekrar bulmamız içindir.

 

Meditatif dans uygulayıcıları dengenin önemini; vücut, duygu, zeka,istek, ruh, zincirleme ve sezgisel çalışma arasındaki hakikatin denge olduğunu kabul ederler. Bu birleşenlerin arasındaki ilişkiyi incelememiz faydalı olacaktır.

 

Büyük heykeltıraş, Michelangelo’yu yeni projesi için bir blok taş almak üzere mermer ocağında yürürken düşünün. Ruhu, veya sezgisel algıları ya da içsesi ‘evet, o mermer blok, sadece o eserim için uygundur’ demektedir. Duyguları coşar, doğru taşı okşayarak, ona şekil vermeye başlar. Ruhu, içsesi, şekil doğru oldukça anlaşmaya varır, heykeltıraş doğrudan uzaklaştıkça ruhu da onu bırakır, ilhamı azalır. Doğru zaman tekrar gelinceye dek (doğru zaman tüm benliğin anlaşmaya vardığı zamandır) bekler ve dinlemeye devam eder.

 

Tabii ki talimatları yerine getiren heykeltıraşın bedenidir, ve yetenekleri yıllar süren zorlu eğitimlerden sonra artmıştır. Beyinin zincirleme çalışan bölümü en iyi sonuç için görevini yapar. Ruhundan kaynaklanan İsteği, Sezgisi ( benliğinin ve tecrübe ettiklerinin bütünü) tüm zorluklara karşı devam etmesi için gereken gücü sağlar, böylece içindeki düşüncenin mükemmel bir şekilde dışavurumu gerçekleşmiş olur. Ve zekası, onun rolü nedir? Onun katkısı daha sonra gelir. Yine ruhundan yardım alarak (sezgileri toplumun beklentileri konusunda onu uyarır) son dokunuşları yapar, ayrıntıları düzenler, doğru boyaları hazırlar ve dünyaya eserini sunarken doğru yöntemi bulur.

 

Bizim meditatif dansta yaptığımız da budur. Beden asırlar boyunca hareket etme becerilerini öğrenmiştir. Tüm bu hareketleri zincirleme çalışma mantığı içinde, en basitinden en kompleksine doğru öğrendik. Sonra, dans  zamanı geldiğinde, Ruh, benliğimizin varoluşsal parçası, ham maddeyi sağlar; İstek hareketlerimiz için gereken gücü oluşturur; duygularımız tırmanarak tazeliği ve formu oluşturur; zeka ayrıntıların dengesini oluşturarak düzenler ve tamamlanmış mekanizma, hareketiyle tamamen uyumlu, doğru ve bütün bir hamle olarak evrene ulaşır.

 

Meditatif dans çalışması benliğimizin her bir birleşenini nasıl kullandığımızı görmemizi, doğru hamlelerin dışavurumunun nasıl mükemmel olarak gerçekleşeceğini anlamamızı sağlar, kendi bilincimizi bulmamızı amaçlar.

 

Varoluşsal ve lineer işleyişler arasındaki ilişkinin hayatımızı nasıl etkilediğini açıklığa kavuşturmak için psikolog, Roger Fouts’un dil ve algı konusundaki çalışmasından bir bölüm alabiliriz. Burada araştırma grubu, Afrika’nın balta girmemiş ormanlarında vahşi bir şempanze topluluğunu izlemektedirler.           

 

‘Saatler boyunca... Tüm hayatımın en yorucu fiziksel direnişini tecrübe ettim. Hayatta kalma içgüdüm şempanzelere olan tüm ilgimi örttü. Şimdi adrenalinle dolmuş durumdayım, ve tüm duyusal nöronlarım belki de hayatımda ilk kez birlik içinde alarmdalar. Onlarla ilgili tek bir iz görmeden çakalların kokusunu alabiliyorum. Bir mil öteden bir arkadaşına seslenen şempanzenin çağrısını duyabiliyorum. Yüzümdeki bir kesikten ağzıma ulaşan kanın tatlı tuzlu karışımı tadını alabiliyorum. Zekam tüm bunları tıpkı atalarımızın yapmış olduğu gibi aynı anda işliyor. Beynimin en ilkel bölgesinde uzun zamandır uyuyan farkındalığım kıpırdanıyor, ve bilincimi kontrol ediyor. Asla durma, ve bir görüntüye, bir sese veya kokuya odaklan, diyor bu ses, yoksa grubu kaybeder ve yönünü şaşırırsın.

 

Şempanzeler, becerikli ve emin bir şekilde ormanda ilerliyorlar, isteseler bir saniye içinde gözden kaybolabilirler... onlara yetiştiğimiz zaman, bize böceklere veya babunlara gösterdikleri ilgiden fazlasını göstermiyorlar. Şimdi onların sahasındayız, artık tüm zincirleme zekamız işe yaramaz durumda. Bazı bilim adamları bir hayvanın aklını insan I.Q.’su ile kıyaslayarak ölçmeye bayılırlar. Bu testlerde şempanzeler zihinsel özürlü çocukların veya yetişkinlerin seviyesindedir. Fakat ormana düştüğümüzde, bu sefer biz zeka özürlü şempanzelerin seviyesinde, onlar ise uzman yetişkinler konumunda oluyor. Bebek şempanzelerin bile orman şartlarında hayatta kalabilecek türlü becerilere sahip olduğunu gözlemledim. Ama biz değildik.’

 

Fouts’a göre beynimizin dilden sorumlu olan zincirleme çalışan bölümü baskın taraf olmuştur çünkü yazılı ve sözlü dil insan için çok önemli bir araç haline gelmiştir. Bu zincirleme düşünme biçimi, algının ve bilgi toplama ve işlemenin bütünsel ve sezgisel yolundan bizi tamamen uzaklaştırmıştır. Aslında bu kendimizin yarısını dışlamamız anlamına gelmektedir. Bütünsel yaşama gelince, vücutlarımızın içinde olduğu gibi, tamamıyla karanlıktayız. Zincirleme çalışma konusunda beynimizi eğittik, ama şu anı yaşama konusunda tamamen eğitimsiziz. Meditatif dans için gerekli olan bilgi budur. Tüm kompleks ilişkilerin keşfedilebileceği, anlaşılabileceği yer sezgisel bölgedir. Bu gezegenin biyosferindeki yerimizi ve onunla aramızdaki karışık ilişkiyi doğal bir şekilde anlamamızı sağlayan da bu bölgedir. Bedenimizi düştüğü bu büyük ikilemden kurtarmanın, benliğimizi tam olarak algılamanın yolu da bu keşiften geçer.

 

Vücudu düşüncelerin yarattığı baskıdan ayırdığımız zaman kendine ait bir zekası olduğunu görürüz. Vücut, bizim irademize teslim olup yanlış yönlendirilmese, hareket dolu, işleyen ve doğru hareket eden bir beyin gibi düşünülebilir. Düşünce dünyamızı benliğimizin tek göstergesi zannederek, bedenimizi yok sayarsak, bu düşünce dünyamızı da olumsuz etkileyecektir. Unutmamalıyız ki burada olmamızı sağlayan tek somut şey bedenimizdir. Onun tüm fonksiyonlarını işler hale getirip, uyumlu bir şekilde kullanmadıkça, iç dünyamızın ve zekamızın tümünü doğru kullanmamız imkansız olacaktır.

Meditatif dans süreci

Meditatif Dans çalışması benliğimizin her bir birleşenini nasıl kullandığımızı bilmemize, doğru hamlelerin dışavurumunun nasıl mükemmel olarak gerçekleşeceğini anlamamıza yardımcı olur; kendi bilincimizi bulmamızı amaçlar.

 

Denge, meditatif dans sürecinde edinilir. Bu süreç rahatlama ve nefes egzersizleri ile sağlanır; vücut çalışmaları ise en önemli bölümdür. (doğu ve batı disiplinlerinin ortak çıkarımlarından oluşur) Hepsi içsel birleşenlerimizi ortaya çıkarmak için özel olarak tasarlanmıştır.    

 

           

 

Odaklanmış ve odaklanmamış meditasyonlar ve ortak katılım bölümleri bunun bir parçasıdır. Düşünce devinimlerinin ağırlıklı olduğu müzik eşliğinde tüm bu bölümler meditatif dansın katılımcılar üstünde bıraktığı etki için büyük önem taşır.

 

Rahatlama, farkındalığı açar, bedeni ısıtır ve katılımcıyı sezgisel davranışa hazırlar. Nefes çalışması Beden, Akıl, İstek, Duygular ve Ruh birleşenlerini tetikler ve uyumlandırır. Vücut çalışması sadece bedeni değil, benliğimizin tüm birleşenlerini güçlendirir, tüm davranış ve hareketlerimize uyum kazandırır. Odaklanmamış meditasyonlar sezgisel aklın kendini ifade edebilmesi için özgür bir saha yaratır.

 

Odaklanmış meditasyonlar ise genelden özele doğru varoluşumuzun alanlarını görmemizi kolaylaştırır. Örneğin, iç dünyamızda yolculuk ederken kişisel mitlerimizi, önyargılarımızı ortaya çıkarabilir, duygusallığımızı, asabiyetimizi, gücümüzü ve hayallerimizi keşfedebiliriz. İçimizde sakladığımız tüm bu özelliklerin izleri bedenimizin üstündedir. Ve bilinçli veya bilinçsiz tüm gözler dışarıdan bakarak bizim hakkımızda milyonlarca şey anlayabilirler. Bedenimizi eğitirken, ruhumuzu da eğitip, anlayabiliriz.

Örneğin sırt ağrımızın hem hareketsizlikten hem toplum baskılarından veya kişisel önyargılarımızdan veya çalışma ya da yaşam biçimimizden kaynaklandığını öğrenebiliriz. Dengemizi tekrar bularak ağrılarımızı veya endişelerimizi silebiliriz. Bunların bedenimiz veya ruhumuz üzerinde bıraktığı etkiyi karşı etkilerle geçirebiliriz. Öne doğru eğik duruşumuzun bizim atak ve mütevazı kişiliğimizi temsil ederken, omuriliğimize zarar verdiğini, ve varoluşumuzun temkinli ve gururlu bölümlerini zayıflaştırdığını keşfedebiliriz.

 

Aylar süren bir periyodun sonunda, beden vücut çalışmaları ile biyokimyasal olarak denge konumunu absorbe eder. Güvenli, uyumlu ve yaratıcı grup egzersizleri sonunda hisler güzellik, ferahlık ile dolar, tazelenir ve temizlenir. Akıl  -lineer işleyiş - grup enerjisi ve yaratıcı grup çalışmaları ile düzen bulur, bu da yeni ve yaratıcı fikirlerin oluşması için zemin hazırlar. İstek, meditasyonlar sonucunda tatmin bulur ve Ruh, özgür bırakılır ve her zaman doğru hamlelere motive olmak konusunda cesaretlenir.

 

Denge, Kabalistler tarafından orta yol olarak adlandırılmış ve en zorlu hedef olarak nitelendirilmiştir. Bu yol meditatif dansla uygulanır. Varoluşumuzun tüm bölümlerinin eşit öneme sahip olduğuna inanıyoruz, biri öbüründen daha üstün değildir. Tüm bölümler en üst noktada uyumla çalışmadığı sürece bütünüyle kendimiz olmaktan yani cennetimizden uzakta kalacağız.

 

 

 

 

 c.1999 TD Hawkes